Gezilecek Yerler

Anasayfa » Gezilecek Yerler

Havasıyla doğasıyla güzel behramkaleye gelmek için bazı güzellikler ve kamp

Assos – Behramkale

Assos – Behramkale

Assos ya da Behramkale, Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinin yaklaşık 17 km güneyindeki Behramkale Köyü’nde yer alan bir antik kent. Bu alana kamp alanımızdan araçla ulaşabilirsiiz.

Antik Çağda Troas diye adlandırılan bölgenin güney ucunda volkanik bir tepenin zirvesi ve yamaçlarında, Midilli adasının karşısında kurulmuştur. Tarih boyunca Lidya, Pers, Pergamon¸ Roma egemenliği altına giren bölge Orta Çağ’da terk edilmiş; 1880-1883 yıllarında Amerikan Arkeoloji Enstitüsü’nün yaptığı kazılar sırasında Amerikalı genç mimar Francis H. Bacon tarafından bulunmuştur.

Aktif olduğu zamanlarda Assos, bulunduğu bölgedeki tek büyük limana sahip olduğu için geçen gemiler sayesinde zengin olmuştu. Assos’taki andezit taşından imal edilen lahitler, içine konan cesetlerin çabuk çürütmesi ile dünyaca ün yapmış; antik dönemde Lübnan, Suriye, Yunanistan ve Roma’ya ihraç edilmiştir.

Antik Çağ’ın büyük düşünürlerinden Aristo’nun bu kentte üç yıl yaşamış ve felsefe okulu kurmuş olması nedeniyle felsefe tarihi açısınan önem taşır. Assos, Pavlus tarafından da ziyaret edilmiştir ve kent bu nedenle Hıristiyanlarca kutsal olarak kabul edilir.

MÖ 900’lerde kurulan bu kentin en gözalıcı yeri en tepesine yapılmış olan, Dorik yapılı Athena Tapınağı’dır. Kentin ayrıca büyük bir amfitiyatrosu da vardır.

Günümüzde, şehrin olduğu dağın eteklerinde ve yamaçlarındaki Behramkale kenti hâlen aktiftir.

Athena Tapınağı

Assos – Athena Tapınağı

2009 yılında sürdürülen Athena Tapınağı’nın restorasyon çalışmaları başlatılmış, sütun gövdelerindeki beton parçaların sökülmesi işlemlerinde, ilk restorasyonda demirin kullanılmış olması yüzünden sıkıntılar yaşanmıştır. Ancak her şeye rağmen bu aşama başarılı bir şekilde sonlandırılmıştır. Daha sonra andezitten yapılmış sütun tamburları yivleri işlenmeden orijinal yerlerine konulmuştur.

Bütün tamburların ve sütun başlıklarının yerlerine konulmasının ardından sütunların yivlerinin açılmasına başlanmıştır. Sütunlar yanında tapınağın güney ve doğu yönlerindeki eksik olan stylobat blokları da yine özgün malzemeden hazırlanarak yerlerine konmuştur. Böylece yılda yüz binlerce kişinin ayak bastığı bu blokların aşınması önlendiği gibi, tapınağın daha iyi algılanması mümkün olmuştur. Gelecek yıl imkânlar ölçüsünde doğu yöndeki friz, metop ve alınlığın, stylobat duvarı üzerinde ayağa kaldırılması hedeflenmektedir.

Akropolisin kullanım evrelerini belirlemek üzere çalışmalara başlanmıştır. Bu kapsamda Athena Tapınağı’nın güney cephesindeki kazılarda Bizans Çağı’na ait duvar kalıntıları ortaya çıkartılmıştır.

Antik Liman

Assos – Antik Liman

Aktif olduğu zamanlarda Assos, bulunduğu bölgedeki tek büyük limana sahip olduğu için geçen gemiler sayesinde zengin olmuştu. Şimdilerde Eski antik liman kalıntıları üzerinde Assos’un berrak ve temiz sularında denize girebilme imkanı sunan özel işletmeler hizmet vermekte.

Tarihçe

Assos kentinde ilk defa iskan edenlerin kim olduğu bilinmez ancak arkeolojik verilerden kentte Tunç Çağı’ndan beri kesintisiz iskan edildiği anlaşılmaktadır. Bölge, MÖ 7. yüzyılda Lesbos Adası’ndan (Midilli) gelen Aiol kolonileri tarafından iskan edilerek gelişmiş, zenginleşmiştir.

MÖ 6. yüzyılda Lidya Krallığı kıyılardaki hellen şehirleri üzerinde politik güç sağlamak istemiş ve bunun sonucunda Assos MÖ 560’ta Lidya Krallığı’nın hâkimiyetine girmiştir. MÖ 546 yılında Perslerin Lidya hakimiyetine son vermesi sonucu Pers egemenliği başladı. Bu dönemde vergi siteminde değişiklik olmadı. Vergi toplayanlar, Persler’den ziyade Hellen yöneticilerdi.

MÖ 5. yüzyılda Pers egemenliğine karşı Atina Devleti’nin liderliğinde kurulan Atina kent birliği’nin kuruluşu sırasında Assos, yılda 1 talent ödeme karşılığında kurucu üyeler arasında kaldı. Persler, uğradıkları yenilgilerden sonra Ege’nin Asya kıyılarından ayrılmaya başlamıştı. Ancak zaman içinde Persler yeniden Anadolu kıyılarına döndüler;

Batı Anadolu kıyılarında yaşayanları yeniden Pers egemenliğine zorlayan Kral Barışı’nın (MÖ 387) imzalanmasından hemen sonra Eubolos adında bir tüccar kendini Assos ve Atarneus kentlerinin kralı ilan etti. Onun ölümünden sonra hizmetkarlarından Hermesisas yönetimi ele geçirdi. Gençliğinde Plato’nun okulunda öğrenim görmüş olan Hermesias, başta Aristo olmak üzere filozof dostlarını Asos’a davet etti.

Hermesias’ın yeğeni Phtias ile evlenen Aristo, Assos’ta üç yıl yaşadı. MÖ 347’de Assos’ta bir felsefe okulu kurdu ve yaşambilimi üzerine çalışmalar yaptı. Kral Hermesias, MÖ 345 yılında bağımsızlığını yitirdi; Pers komutanı Rodoslu Memnon tarafından esir alınarak Persepolis’te çarmıha gerildi ve kentte yeniden Pers hakimiyeti başladı. MÖ 344’te Assos’tan ayrılan Aristo; Makedon Kralı II. Filip’in oğlu İskender’i yetiştirmek üzere Pella’ya gitmiştir. Bölgede Pers hakimiyeti, MÖ 334 yılında Büyük İskender’in Granikos Savaşı’nda kazandığı zafer ile son buldu.

Assos, Büyük İskender’in ölümünden sonra Galatlar tarafından işgal edildi. MÖ 241 yılında Pergamon Krallığı’nın egemenliği altına girdi. MÖ 133’te Kral III. Attolos’un vasiyeti ile Bergama Krallığı Roma’ya geçince Assos kenti de Roma egemenliğine girdi.

Kent, Roma yönetimi döneminde gelişti. Bu dönemde tarım arazilerinin verimliliği ile ünlü oldu. Erken imparatorluk döneminde Athena Polias, Zeus Soter ve Asklepios kültleri yanında Roma imparatoru Augustus ve karısı Livia’yı tanrılaştıran Assoslular, Hıristiyanlığın doğuşundan sonra kenti Aziz Pavlus ve Aziz Luka’nın ziyaret etmiş olmasının da etkisi ile Hıristiyanlığı kabul ettiler. 

MS 381 – 390 yıllarında, Hıristiyanlığın etkisi ve imparatorluğun emirleri doğrultusunda, birçok tapınak kapatılmış ve yıkılmış, taşları kilise ve konut inşasında kullanılmıştır; ayrıca harç yapımına gerekli kirecin sağlanması için tüm mermer malzeme agora yakınındaki kireç kuyusunda yakılmıştır. Assos Athena Tapınağı ve tapınağa ait sunak da bu zamanda tahrip edilmiştir.

MS 3. yüzyılın ortalarından sonra kent önemini yitirdi. MS 5. yüzyılda piskoposluk merkezi haline gelen kentte yerleşim, 7. yüzyılda sonra erdi.

Latinler, Franklar, Selçuklu ve Osmanlı Türkleri akropolise birçok kez kente saldırmışlardır. Bizans Dönemi’nde piskoposluk merkezi haline gelen Assos, 1080 yılında, Selçuklu Hanedanının egemenliği altına girdi, ancak 17 yıl süren egemenlikten sonra I. Haçlı ordusu komutanlarından Keşiş Pierre, bölgeden Türkleri uzaklaştırdığı için burada 1330 yılına kadar Bizans hâkimiyeti devam etti. 

14. yüzyılda Karesi Beyliği’nin topraklarında olan Assos, tüm Çanakkale çevresi ile birlikte 1359 yılında Sultan I. Murat’a satılarak Osmanlı topraklarının bir parçası oldu.

Babakale – Asya kıtasının en Batı noktası

Babakale

Tarihçe

Köy, 1912 yılından beri aynı adı taşımaktadır. Köyün konumunun belirtildiği ilk yazılı kaynak Piri Reis’in 1521 tarihli Kitab-ı Bahriye yapıtıdır.

Köydeki Babakale Kalesi ya da diğer adıyla Hırzü’l-Bahr Kalesi, Osmanlı döneminde yapılan son kale olarak bilinir. Kale, yerleşim yerini Avrupalı korsanlarının saldırılarından korumak amacıyla, Kaymak Mustafa Paşa tarafından 1722-1729 tarihleri arasında yaptırılmıştır. 

Kale içinde bulunan hamam, çeşme ve cami gibi diğer yapıların da kale ile aynı dönemde yapıldığı düşünülmektedir. Kalenin yapımına bağlı olarak köyde günümüzde de sürdürülen bir bıçakçılık kültürü oluşmuştur.

Coğrafya

Köy, Çanakkale il merkezine 110 km, Ayvacık ilçe merkezine 52 km uzaklıktadır. Gülpınar bucağında yer almaktadır. Asya kıtasının en batı noktası olan Bababurnu ya da antik adıyla Lekton, köy sınırları içindedir. Köyün güneyinde Ege Denizinin arkasında Yunanistan’a ait olan Midilli adası bulunur. Köyde, Biga Yarımadasının güney kıyısında yer alan diğer bölgeler gibi, genel olarak Akdeniz iklimi etkileri görülmektedir.

Apollon Tapınağı – Apollon Smintheion

Apollon Tapınağı

Smintheion kutsal alanı, eski çağlarda Troas’ın önemli kült merkezlerinden biridir Anadolu’da Geç Hellenistik  Dönem’in önemli kutsal alanlarından biri olan Apollon Smintheus Kutsal Alanı (Smintheion) İÖ 5000 civarına tarihlenen bir prehistorik yerleşime ait kalıntılar tespit edilmiştir. Apollon Smintheus Tapınağı, eski adıyla Külahlı olarak bilinen Gülpınar Beldesi‘nin kuzey-batısıyla, kuzey doğusu arasında kalan vadinin başlangıç eteklerinde Bahçeler-içi olarak adlandırılan mevkide yer alır.

Gülpınar Apollonn Smintheus Tapınağı da Hellenistik dönem için konusunu Homeros’un ilyada Destanı’ndan alan kabartmaları yanında mimarî tasarım ve stili ile dikkatleri üzerinde toplar. M.Ö.150 yıllarında Ion stilinde yapılan tapınak, Kuzeybatı Anadolu’da, Troas bölgesinde bugün için tek örnektir. Tapınak’ta Hellenistik Çağ Anadolu mimarlığına imzasını atan Mimar Hermogenes’in uyguladığı pseudodipteros (yalancı iki sıralı sütun) plân tasarımı kullanılmıştır.

Zeus Altarı

Zeus Altarı

Homeros, ilyada Destanında Tanrıların İda Dağında yaşadıklarından ve Troia (Truva) Savaşını buradan izleyip yönettiklerinden söz eder. Tanrılar Tanrısı Zeus’un da burada yaşadığı ve savaşı izleyip yönettiği yine bu destanda yer alır. Bölgede çalışma yapan araştırmacılar da bu yüksek, denize ve Edremit körfezine hakim bir tepe üzerine inşa edilen mekanın baş tanrı Zeus’a ait olduğunu düşünmektedirler.


Dede Tepe üzerinde bulunan Zeus Altarı olarak tanımlanan alan, kaya kütlesinin işlenmesiyle oluşturulmuştur. Bu kaya kütlesine kayaya oyuk basamaklardan oluşan merdiven ile çıkılmaktadır. Sunak nişleri, oturma platformları ve içi oyularak oluşturulan sarnıç mekanı bulunmaktadır.

Sunağın altında bulunan oda büyüklüğündeki, içinde su bulunan bu sarnıça Zeus Mağarası denmektedir. Antik sunağın hemen yanında Çanakkale Savaşları’na katılan Erdem Dede’nin yatırı bulunmaktadır.
Bu haliyle Zeus Altarı ve çevresi günümüzde de kutsal alan olma özelliğini devam ettirmektedir.

Adatepe Köyü

Adatepe Köyü

Kentlerin gürültü ve stresinden uzaklaşıp, doğa ve tarihle iç içe sakin, sıcak ve dostça bir ortam arıyorsanız Adatepe Köyü tam size göre…

Küçükkuyu‘ya 3,5 km uzaklıkta olan Adatepe Köyü, yüksek duvarlardan oluşan taş evleri ve serin gölgeli sokaklarıyla Kazdağları‘nın eteklerinde, geçmişten kalma bir fotoğraf gibidir. İda Dağı‘nın batı yamaçlarında, uzun süre gözlerinizin önünden gitmeyecek görüntüler sunan Adatepe, Edremit Körfezi ‘nin kuzey ucunda, deniz seviyesinden 280 metre yükseklikte ve tatil merkezlerine oldukça yakın bir bölgededir. 

Doğal ve tarihi SİT alanı olarak koruma altındaki Adatepe Köyü, oksijen oranının yüksekliğiyle bilinen Kazdağlarının en batı ucunda ve Ege denizine tepeden bakan bir konumda, zeytinlik ve çam ormanlarıyla çevrilidir.

Eski bir Rum köyü olan Adatepe Köyü, sit alanı olduğu için yıllar önceki görüntüsünü bugün de korumaktadır. İşgal yıllarında çok sayıda Rum ailenin gelip yerleşmesiyle Adatepe Köyü, Rum ve Türk kültürünün beraber yaşadığı ve kaynaştığı en eski köylerimizden biridir.

Kültür Bakanlığı tarafından koruma altına alınan köy, orijinal taş yapısıyla yerli ve yabancıların dikkatini çeken taş evler, gerçekten görülmeye değerdir. İki yaşlı çınarın hükmettiği köy meydanı ile ayrıca kahvehaneleri, tarihi evleri ile modern bir köy havasında olan Adatepe’nin ruhunu yansıtır.

Adatepe‘nin dikkat çeken özelliklerinden birisi de, sağlık için yararlı olan zeytin sütünün üretim merkezi olmasıdır. Hüseyin & Meral Zeytin Evi’ni ziyaret ederek zeytin sütü ve zeytinyağları hakkında daha geniş bilgi edinebilirsiniz.

Kaynakça;

Bu güzellikleri görmek ve doğada güzel bir tatil yapabilmek için kamp planlarınızı yapmaya başlayabilirsiniz 

Bize ulaşın…

Whatsapp
Neverland Camping
Neverland Camping
Merhaba!
Size nasıl yardımcı olabiliriz?
1